Shiny New Toy Sendromu: Dijital Not Alma ve Hoplayan Çekirge Olmak
Personal Knowledge Management, başlıkta da belirttiğim üzere Kişisel Bilgi Yönetimi manasında, aslen hayatı kolaylaştırmak ve sahip…

Personal Knowledge Management, başlıkta da belirttiğim üzere Kişisel Bilgi Yönetimi manasında, aslen hayatı kolaylaştırmak ve sahip olduğumuz bilgiyi yönetebilmek adına ortaya çıkmış bir kavram. Fakat bugünlerde sosyal mecralarda gördüğüm kadarıyla pek çok kişinin kâbusu da olmuş durumda.
Kâbus dedim, çünkü günümüz sanal dünyasının getirdiği hız yüzünden her geçen gün yeni bir kavram, her geçen gün yeni bir araç ortaya çıkıyor. 90'lardan beri devamlı ilerleyen ve ilerledikçe Türk Solu gibi içinde fraksiyonlara bölünen bilgi yönetimi mevzusu, bugün artık toparlanabilecek raddeyi çoktan aşmış durumda. Bu alana ilgi duyanları uyarmış olayım, zaten içinde bulunan bilir; içeride kırk çingene çadır kurmuş, kırkının da bezi başka.
İlk çıktığı zamanlarda basit not defterlerinden, not kartlarından ve basit mantar panolardan ibaret olan bu sistem günümüzde yapay zekâ destekli not uygulamalarından infinite canvas dediğimiz iki boyutlu sınırsız beyaz tahtalara, PDF vs. gibi belge depolamak için özelleştirilenlerden tutun da yer imi yönetimi için özelleşmiş olanlara kadar gidiyor. Gidiyor da gidiyor. Bu yazıyı yazmamın asıl sebebi de bu zaten, sonunun olmaması. Hem kendime hem de benimle aynı sıkıntıyı yaşayanlar varsa onlara bir uyarı olsun diye yazdığım bu yazı, aynı zamanda PKM kavramını da hiç bilmeyenlere açıklayacak.
Azı karar, çoğu zarar diye uyararak başlayalım.
PKM araçları ya da uygulamaları birer dijital not defteri, klasörü, çekmecesi, dolabı, odası ve hatta binası olarak özetlenebilir. İçine kendi yazılarınızı, resimlerinizi, ses dosyalarınızı, PDF ve diğer türden belgelerinizi ve hatta bir kalem aracılığıyla doğrudan uygulamanın içine yazdığınız el yazılarınızı saklayıp daha sonradan tekrar düzenleyebildiğiniz, projelerinizi yönetebildiğiniz ve gelişkin to-do listeleri oluşturabildiğiniz uygulamalardır. Öyle ki, durum artık İkinci Beyin oluşturmaya kadar geldi. Sherlock izleyenler hatırlayacaktır, Sherlock’un bir ‘Hafıza Sarayı’ vardır. Ansızın durur, gözlerini kapatır, zihninin dar koridorlarında gezinip gerekli şeyi hatırlamaya çalışır. Sherlock gibi insanlar vardır elbette, fakat çoğumuz bu yetiden mahrum olduğumuz için bunu sanal olarak zihnimizin dışında yapabiliriz. Bize gerekli tüm bilgileri bir yere yazıp, birbiriyle ilişkilendirip, etiketler kullanıp, aynı dosyayı farklı klasörlerde aynı anda kullanabildiğimiz şeyler bu PKM araçları. Örneğin, bir arama satırına ‘fikir’ yazdığımızda bizim için ‘fikir’ kelimesini neyle ilişkilendirdiysek onunla ilgili her şeyi ortaya döken uygulamalar bunlar.

Hemen herkes Evernote’u duymuştur. Evernote, ilk çıktığı zamanlardan bu yana öyle devrimsel bir uygulamaydı ki not alma uygulamalarının tüm yol haritasını tek başına çizdi diyebiliriz. Onun sayesinde bilgisayar kullanımıyla haşır neşir olan nesil yavaş yavaş defter ve kalemi bırakarak Evernote ve klavye kullanmaya başladı. O kadar sevildi ki, (benzer uygulamalar zaten vardı) diğer uygulamalar ona benzemeye başladı. Bugün yine, hiçbir uygulama Evernote’un yerini tam olarak alamadı. Obsidian, Onenote, Roam Research, Logseq, Notion, Tana, Workflowy ve şu an buraya yazmaya kalksam sonunu getiremeyeceğim sayıdaki diğer PKM uygulamaları da sektörün diğer oyuncuları ve her birinin bir diğerine üstün geldiği noktalar var. Evernote ise bugün bir sürü özelliği bünyesinde bulunduran fakat yavaşlığından ve fiyat politikasından ötürü kullanıcı kaybetmeye devam eden bir uygulama olarak varlığını sürdürüyor.

Yukarıda verdiğim örnek uygulamalar piyasadaki PKM araçlarının sadece en bilinen birkaçı. Sorun da burada başlıyor, günümüzdeki doyumsuzluk tüm alanlarda olduğu gibi bu alanda da kendini hissettiriyor. Bir uygulamayı deneyen kişi bir sebepten ötürü memnun kalmadığında başka bir uygulama aramaya başlıyor. Bir başkasını denediğinde önceki uygulamada gördüğü bir özelliği özlüyor fakat ona karşı hissettiği küskünlüğü de unutmadığından bir üçüncü uygulama arayışına giriyor. Bu, bu şekilde devam edip gidiyor. İşin sonunda asla tatmin olamamış, işleri ve kafasındaki düşünceleri biriken ve unutulan, o uygulamadan bu uygulamaya hoplayıp duran biri oluyor elimizde. Bunun için bir kavram da türetilmiş. “Shiny New Toy Syndrome”, yani “Parıldayan Yeni Oyuncak Sendromu”. Bu aslında sadece bu alana özgü bir şey değil, hayatımızın her alanında var ama bu alanda epey can sıkıcı. Linux kullanıcıları da bilir bu durumu, onlarda da ‘distrohopper’ denen bir kavram var.
Shiny New Toy Syndrome dediğimiz şeyi biraz daha açalım. Diyelim ki, muhteşem bir roman fikriniz var ve üzerine çalışmak istiyorsunuz. İşiniz çok gerçekten. Dünya, tarihçe, karakterler, olaylar, ayrıntılar, olay örgüsü, kaynaklar vs. Tüm bunların derli toplu şekilde hazırlanması lazım. Mesela bir zihin haritası çok işinize yaramaz mı? Yarar. Açtınız bildiğiniz bir zihin haritası uygulamasını, bir iki şey yaptınız. Rengi hoşunuza gitmedi, yapmasını istediğiniz bir şeyi belki istediğiniz gibi yapmadı. Acaba başka zihin haritası uygulamaları yok mudur? Niye kullanıyorken en iyisini kullanmayayım? Bu sorular zihninize geldi ve başladınız araştırmaya. O gün bitti ve elinizde en az beş farklı uygulama var. Bunları tekrar tekrar denediniz, bir hafta geçti. Elinizde en az on farklı uygulama var ve her birinde yarım yamalak şeyler var. Fikriniz de çoktan zihninizde soğumaya başlamış. Oysa sadece ilk uygulama ile çalışmaya devam etseydiniz çoktan zihin haritanız elinizde olurdu. Bunu kendinizdeki bir şeylere benzer görebiliyorsanız, hoş geldiniz. Yeterince yerimiz ve bu durumdan kurtulmak için umudumuz var. Geçin hele şöyle.
Peki ne olacak? Ne yapacağız, nasıl kurtulacağız bu durumdan?
Öncelikle, tüm her şeyin bir göz perdesi olduğunu vurgulayan bir tokatla başlayacağım. Evet, tüm bunların hepsi, tüm o özellikler bir göz perdesinden ibaret. İnsanın maymun iştahının, doyumsuzluğunun bir tezahürü. Merdivenin bir üst basamağına çıkan insanın bir alt basamakla bir daha yetinemeyişi. Çözüm ne? Defter kaleme geri dönmek.
Hemen olur mu canım bu çağda artık, tövbe tövbe demeyin. Kendime uygulayacağım şey bu. Bu yazıyı bitirir bitirmez ben de tüm her şeyi bir kenara bırakıp defter ve kalemime geri döneceğim. Zamanla benim için gerçekten vazgeçilmez bir özellik var mı diye gözlemleyeceğim. Örneğin, deftere aldığım notlarımı, yazılarımı ‘ctrl-f’ ile aratamam. Ama bu benim için gerçekten gerekli mi, bunu göreceğim. Gerçekten gerekliyse, en basitinden bir Google Dokümanlar belgesi işimi fazlasıyla görecektir. Aslolan amaçken, araçlarda kaybolmayacağım. Bana çok lazım bir şey varsa ve gerçekten onsuz yapamıyorsam ancak o zaman başka bir şeye göz atabilirim demektir. Ki, bu arada zaten epey bir iş yapmış olacağım için tüm her şeyi sıfırdan başka bir şey ile kurmak da istemem diye düşünüyorum. İnsanın kaybedeceği bir şey yokken gözünün daha kara olmasını bu şekilde anlamam da cidden ironik.

Hem, bugün hala konuşulan ve bugünü inşa eden onca kitap, film, araştırma ve diğer türden ilerlemeler bizim bugün sahip olduğumuz bunca uygulama ve imkân olmadan yapılmadı mı?
Eğer siz de benim gibi rahatı kaçanlardan, varacağı yere hangi yoldan gideceğine bir türlü karar veremediği için gidemeyenlerdenseniz yorumda kendi hikayenizden bahsedebilirsiniz. Burayı bir Ağlama Duvarı olarak kullanın ve yolumuza bakalım.